26 Mart 2012 Pazartesi

The Hunger Games


Nereden başlasam, ne yazsam bilemedim... Her bir karesiyle beni büyülemiş durumda çünkü... Belki bu yorumu yazmadan önce biraz beklemeli ve filmin etkisinin üzerimden kalkmasına izin vermeliydim ama kafamdaki şeyleri unutmak istemedim.. İşte başlıyorum...

Öncelikle serinin büyük bir hayranı olduğumu hatırlatmak istiyorum. Hani forumlarından hiç çıkmayıp dünya üzerindeki en mükemmel seri oymuş gibi davrananlardan değil - bunun için Harry Potter var :P İşi Team Peeta - Team Gale olayından ibaret kılanlardan da değil. Kitabı eline ilk aldığı andan beri her karaktere teker teker bağlanıp başlarına gelecekleri sessiz bir merakla takip edenlerden... Düşündüm de son kitabı bekleyişim pek sessiz olmamıştı aslında. Ve onu okuduğumdan beri bu günü bekliyordum sanırım..

Konuyu özetleyeyim kısaca: Kuzey Amerika'da kurulmuş Panem adlı ülkenin Mıntıkalarına, yani sömürgelerine, kendi gücünü göstermek için her sene 12 mıntıkadan bir erkek bir kız olmak üzere 12-18 yaş arası ikişer çocuğu alıp bir arenaya göndermesi ve insanlara, çocuklarının birbirlerini öldürmesini izlettirmesini anlatan bir film. Daha önce buna benzer konularda yapılan filmler oldu tabi ki ama ben bu kadar iyisini izlememiştim sanırım.

Film, nasıl söylesem, önce insanda merak uyandırıyor, sonra biraz sıkıyor daha sonra da bombayı patlatıyor. İlk yarı fazla uzatılmış, doldurulmuş, bazı şeyler gereksizce atılırken bazı şeyler bambaşka yerlerden eklenmiş sahnelerle doluydu. Ama buna rağmen kitapları birkaç kere okuyan benim Suzanne Collins'in betimlemeler konusunda biraz eksik olduğunu düşünmeme sebep olan ayrıntı eksiklikleri filmde doldurulmuş gibiydi. Yani biraz donuk ve coşkusuzdu belki ama kitabın hayranlarına beklediğinden fazlasını verirken kitabı okumamışlara da olayı anlatmaya yetiyordu.

İkinci yarı ise gerçekten çok iyiydi. Oyunlara kazandırdıkları farklı bakış açıları, haraçlar ve başlarına gelenler konusundaki kitaba sağdık kalmaları ve Katniss'in bakış açısından yazılan kitaptaki bir takım filme aktarılması zor detayları başarıyla aktarmaları bir uyarlama için fazlasıyla iyiydi. Evet izlediğimiz şey yeni bir Yüzüklerin Efendisi değildi belki ama daha iyi bir yönetmeni hak ettiğini düşünmeme rağmen yeni bir Harry Potter olmayacağı da ortada diyebilirim...

Belki salona girdiğimde beklentilerimi sıfırlamış olduğum için böyle düşünüyorum ama tarafsız bakmayı da başaramıyorum ne yazık ki.. Yani en kötü Harry Potter filmleri bile sinemadan ilk çıktığımda gözüme harika görünmüşlerdi çünkü uzun zamandır beklenen bir şeye kavuşmanın coşkusu vardı içimde. Ama filmin varlığından yalnızca birkaç hafta önce haberdar olan arkadaşımın, çıkınca yaptığı yorumun özeti "Mükemmel" olunca durumumun o kadar da ümitsiz olmadığını anladım.

Sanırım tek büyük sorun seçimler açıklandığı gün şikayet ettiğim Katniss ve Peeta var... Peeta'nın boyu resmen küçücük ve Katniss de kitapta anlatılan ufak tefek, atik kıza hiç benzemiyor. Yine de bir Jennifer Lawrence hayranı olarak oyunculuğunun çok iyi olduğunu eklemeliyim.. Belki fiziksel olarak en iyi değillerdi ama Katniss'in ölümcül sessizliği, Peeta'nın komedyen ve aşık çocuk tavırları, Rue'nun bakışları ve Prim'in kırılganlığı; yani neredeyse tüm oyunculuklar başarılıydı. Üstelik bir de yine bayıldığım bir oyuncu, Stanley Tucci var ki ekranda her göründüğünde gülümsedim diyebilirim :)

Sonuç olarak belki mükemmel bir film değil ama harika bir kitap uyarlamasıydı The Hunger Games. Daha önce seriyi okumanızı tavsiye etmiştim ve hala o tavsiyemin arkasındayım ama filmi de sinemada izleme fırsatını kaçırmayın derim..:)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder