29 Eylül 2012 Cumartesi

Mimarlıkla Tanışma (En sonunda :)


                                           İTÜ Taşkışla Kampüsü

Okulların açılmasıyla birlikte yalnız kış gecelerimi dolduracak yepyeni filmlerle blogumu tekrar güncelleme zamanım geldi diye düşünmeye başlamıştım. Ta ki ilk proje dersime girene kadar... Genelde sinema üzerine yazsam da blogun adından anlaşılacağı üzere mimarım - yani henüz değilim mezun olabilirsem olacağım ve bu düşündüğümden daha zor olacak gibi. Her neyse...

Bu blogu ilk açtığımda üniversite sınavından yeni çıkmış, hedeflediğim yeri kazanmış, mimarlıkla ilgili her gün güncellenecek olan bilgilerini paylaşmak isteyen masum bir öğrenciydim. Fakat evdeki hesabım üniversite kampüsüne uymadı. Dün gibi hatırlıyorum, hazırlıkta alana dair hiçbir şey olmayacağını öğrenip üzülmüştüm - şimdi geçen bir yılın değerini kesinlikle daha iyi anladım. Sonuç olarak hazırlık bitti ve en sonunda bendeniz birinci sınıf mimarlık öğrencisi olarak karşınızda bulunuyor ve ilk Mimari Proje dersi deneyimimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Öncelikle okulumdan bahsedeyim - iyelik ekine dikkat çekerim kesinlikle benimsemiş durumdayım. Mükemmel bir yer. Yazının devamında aksine ikna etmeye çalışabilirim ama ille de mimarlık okuyacağım diyorsanız İTÜ'de okuyun. Taşkışla; dışarıdan bakınca bile insanı büyüleyen, önünden ilk geçtiğimde sütunlarına aşık olduğum bina. Tabi içi de bambaşka bir dünya. (Aaa kafiye oldu :) Günde üç öğün kaybolmaya olanak sağlayan yüksek tavanlı geniş koridorlar, o koridorları süsleyen rengarenk projeler, insanı tuhaf bir huzurla dolduran yemyeşil avlusu, ayakucunuzda yükseldiğinizde mükemmel bir manzaraya sahip büyük bir proje odası (denizin yarısını kapatan gökdelen-otelin sahiplerine öyle bir manzarayı bu kadar acımasız bir şekilde böldükleri için samimiyetten uzak saygılarımı iletiyorum) ve kesinlikle anlatamayacağım, yalnızca orada dolaşarak hissedebileceğiniz bir ruha sahip Taşkışla… Koridorda yürürken sürekli bir hikaye geçiyor aklımdan, neler gördü bu bine diye merak ediyorum. Dile gelip konuşsa günlerce dinleyebileceğim bir arkadaş olur bana.

Evet, bunlar güzel şeyler. Mükemmel bir binaya, muhtemelen Türkiye'nin en iyi akademisyen kadrolarından birine, kısacası değerlendirmesini bilen için mükemmel imkanlara sahip İTÜ Mimarlık. Ama bu kadar canlı olmasının sebebinin benim gibi hevesli öğrencileri önce kendisine aşık edip daha sonra ruhlarını emmesi olduğunu düşünmeye başlamam için sağlam sebeplerim var. Ve işte burada geliyoruz bu harikulade mekanda geçirdiğim ilk haftaya.

Pazartesi gün proje dersinden önce oryantasyon adı altında küçük bir Mimarlık Tarihi dersi dinleyip dağıtılan arı rozetlerimizi sevgiyle sahiplendikten sonra o meşhur proje odasında toplandık. Tabi bu sırada dersin normal bitme vaktine yaklaşık bir saat kalmış (tabi öyle bir şey olmadığını daha sonra öğrenecektik) ve biz saf, küçük, zavallı birinci sınıflar sanıyoruz ki biraz bilgi verecekler ve evlerimize gönderecekler. Hani ilkokulda bir hafta, lisede üç gün süren lesson-free-time olayının üniversitede olmadığını sabahki derslerimizden öğrenmişiz ama yine de umut var içimizde. Sonra dört hoca geliyor ve kısa bir “Taşkışla'ya hoş geldiniz” konuşmasının ardından sınıfın ortasında bırakılmış iki ‘Böcekler’ ansiklopedisi ve duvara asılmış çeşitli böcek fotoğraflarıyla birlikte, yalnızca gazete kağıdı ve tel kullanarak kendi böceğimizi tasarlarken buluyoruz kendimizi.( Evet, daha sevimli bir şey bulamamışlar.)

Eh yaklaşık iki saat süren çalışmalar sonucu ayakta durmakta epey zorlansa da bir böcek çıkarıyoruz ortaya. Böyle bir şeydi ufaklık :)

Ve ilk sunumumuz başlıyor bu sefer. Herkes çıkıp böceğini tanıtmalı yani. (Bu arada asla kalabalık önünde konuşabilen bir tip olmadım dolayısıyla bu sunumları ne yapacağım bilmiyorum.) Sonuç olarak normal çıkış vaktinden iki saat sonra kendimi yurda gelen o güzel yola atabiliyorum ve insanların neden bana Mimarlık yazmamamı söylediklerini anladığımı düşünüyorum. Hatta o gün neden puanımın yettiği bir Tıp Fakültesine girmedim diye oturup hayıflanmadım desem yalan olur. (Ertesi gün hemen geçti tabi :P)

Zamanla işler biraz yumuşadı tabi. (Bu ‘zaman’ dilimi iki günü kapsıyor :P) Perşembe günkü derste ise konumuz kuşlardı. (İşte sevimli bir konu!) Ve origamiden küçük bir penguen yaptım :) Bu arada o gün bir şey öğrendik ki bu proje derslerinin ‘çıkış vakti’ diye bir kavramı yokmuş. Tabi olay her zaman hayran olduğum ve öğrenmek istediğim origamiye gelince midir bilmem Pazartesi günkü kadar sinirimi bozmamaya başladı bu Mimarlık olayı. Yavaş yavaş mimarlığın bir sanat olduğuna dair düşüncelerimi hatırlatmaya başladım kendime, sonuçta sanat öğrenmek emek ve sıkı çalışma ister değil mi?

Hem olay projeden de ibaret değil elbette, galiba Pazartesi bizim gözümüzü korkutmaya çalıştılar. (Ve neredeyse başarıyorlardı…) Örneğin Temel Tasarım ve Plastik Sanatlar adı altında bir ders mevcut ki kesinlikle herkesin hayatında bir kere yaşaması gereken bir deneyim. Tek bir dersin bile nasıl bir görsel şölen olduğunu düşününce beynimde gökkuşakları uçuşmaya başlıyor. (Emin olun bu iyi bir şey.) Ah bir de Sanat Tarihi var ki, daha yeni yeni mimarlık okumaya karar verdiğim lise yıllarımda İTÜ Mimarlığın sayfasından seçmeli derslere bakıp “Bunu kesinlikle almalıyım!” dediğim dersti kendisi.

Sonuç olarak bir hafta içerisinde küçük çaplı bir depresyon yaşadım resmen ama bunu hazırlıktan bölüme geçiş dönemi olarak görmeye karar verdim. Evet, bölüm de çok yardımcı olmuyor ancak ben bunu o kadar sene istedikten sonra bu kadar kolay pes etmek normal miydi? Tabi ki hayır. Bugün geçirdiğim bir haftayı göz önüne getiriyorum ve ne kadar çok şey öğrendiğimi düşününce şaşırmadan duramıyorum. (En çok aklımda kalan kısım da ilk gün oryantasyondaki hocanın insanların binalarımızı ‘mıncıklayacağını’ ve buna üzülmememiz gerektiğini söylediği kısımdı :P) Şimdi, lisede koyu bir mimarlık fanatiği olan ve kim ne derse desin ondan vazgeçmeyen kızı geri getirme zamanı. Kimse vazgeçmeyecek ve en sonunda ya mimarlık beni bitirecek ya ben mimarlığı :)

1 yorum:

  1. hey merhabalar hala bu blokla ilgileniyor musunuz bilmiyorum ama ben itu mimarlik isteyen biri olarK okudugum seylerden cok mutlu oldu m lakin bir suru sorum var acaba cevaplar misiniz

    YanıtlaSil