27 Aralık 2011 Salı

Mission: Impossible - Jeremy Renner

Bu blogu açarken amacım bir sinema blogu açmak değildi ama zamanla o yöne kaydım sanırım :) Sanırım bunun sebebi daha önce film izlemek için asla bu seneki kadar çok vaktim olmaması.. Şimdi de dün izlediğim bir filmden bahsedeceğim: Mission: Impossible - Ghost Protocol. Türkçe deyişiyle: Görevimiz Tehlike 4 :)
Baştan söyleyeyim serinin bir hayranı sayılmam yani diğer filmleri doğru düzgün izlediğim bile söylenemez. Ama bu filmi sinema da izledim ve sebebi oldukça basit: Jeremy Renner. İki sene önce The Hurt Locker da izleyip hayranı olmuştum kendisinin. O filmi benim aksime etrafımdaki kimse beğenmemişti, ama Akademi benim tarafımdaydı. Geçen sene ise Jeremy Renner'ı, ne kadar basit olursa olsun hırsızlık filmlerini keyifle izleyen biri olarak, The Town'da severek izledim. Film basit değildi, tamam mükemmel de değildi ama Jeremy Renner oyunculuğuyla yine dikkatimi çekti. Ve bu hafta vizyona giren Mission: Impossible'da yine yan rolde izledik kendisini.

Jeremy Renner, Mission: Impossible - Ghost Protocol

Film yine mükemmel değildi. James Bond serisiyle ortak noktaları çoktu: patlamalar, kaçışlar, balolar ve en ilerisinden teknoloji... Ve ortaya vasatın biraz üstünde 150 dakika boyunca koltuğunuza yapışıp şimdi ne olacak, kim ölecek ve kim yakalanacak diye beklemenizi sağlayan eğlenceli bir aksiyon filmi çıkmış.
Başrolde Tom Cruize tabi ki iyiydi, önceki filmlerle bir kıyaslama yapabilmek isterdim ama yapamıyorum ne yazık ki bu yüzden sadece 'iyiydi' diyebiliyorum. Tam bir esmer güzel olan Paula Patton'ı da beğenerek izledim. Ama başlangıçta da belirttiğim gibi favori ismim Jeremy Renner'dı. Hani filmlerde baştolden rol çalan isimler vardır ya, bu adamı yan role koyduklarında olan şey tam olarak bu. The Town'da Ben Affleck'i geride bırakmıştı, burada da Tom Cruize'un önündeydi. Eğer böyle devam ederse adının dev yıldızlarla birlikte anılabileceğini düşünüyorum ki ben şimdiden onlarla birlikte anıyorum :)
Çok kopuk bir yazı oldu ama film hakkında söylemek istediğim bir şey daha var, yönetmenle ilgili. Evet kötü demek acımasızca olur ama yine de Brad Bird'ün aksiyon filmleri yerine hepimizi kendilerine aşık eden animasyonlarına dönmesini tercih ederim. Bununla iki kere Oscar kazandığını düşünürsek bana hak verirsiniz sanırım :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder